COVID-19 salgınını önlemeye yönelik alınan tüm önlemlerin üretim, lojistik ve uluslararası tedarik zincirlerinde aksaklıklara neden olmasıyla, salgının özellikle tacirler arasındaki sözleşmeler bakımından mücbir sebep olarak kabul edilip edilmeyeceği sorusu ortaya çıkmıştır.
İfa Engeli ve Mücbir Sebep Kavramları
Mücbir sebep kavramı Türk Hukuku’nda tanımlanmamış olup, herhangi bir durumun mücbir sebep olup olmadığı Yargıtay içtihatları ve doktrin görüşleri çerçevesinde değerlendirilmektedir. Yargıtay ve doktrindeki hâkim görüş uyarınca mücbir sebep; tarafların kontrolleri dışında gerçekleşen ve kusurları olmaksızın ortaya çıkan, önceden öngörülemeyen, kaçınılmaz, karşı konulamayan, harici, olağanüstü ve sözleşmenin ifasını imkânsız kılan olaylar olarak tanımlanabilir. Doğal afetler, kanuni grev, genel salgın hastalık, kısmî veya genel seferberlik ilânı mücbir sebep hâllerine örnek olarak sayılabilmektedir.
Ayrıca uygulamada taraflar, sözleşme kapsamında mücbir sebep tanımı yapmakta ve örneklendirme yoluyla mücbir sebep olarak kabul ettikleri durumları sözleşme ile kararlaştırmaktadır. Tarafların sözleşme ile kararlaştırılmaları hâlinde mücbir sebepten etkilenen taraf veya taraflara, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndaki (“TBK”) genel düzenlemelere ek olarak, sözleşmeyi askıya alma ya da ifa için ek süre tanıma gibi haklar tanınabilmektedir. Bu hâlde, sözleşme serbestisi ilkesi gereği sözleşme hükümlerine öncelik tanınmalıdır. Ayrıca her somut olay bakımından mücbir sebep hâlinin meydana gelip gelmediği ve sözleşmenin ifa edilememesi ile mücbir sebep hâli arasında uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir.
Tarafların sözleşmede mücbir sebep hâllerini tanımlamamaları hâlinde ise TBK hükümleri uygulanacaktır. TBK uyarınca, taraflar arasında sözleşmenin imzalanmasından sonra, yukarıda sayılan mücbir sebep hâlleri gibi tarafların yükümlülüklerini yerine getiremediği hâllerde, ifası etkilenen taraf TBK’nın 136. maddesi kapsamında “ifa imkânsızlığı” hükümlerine dayanabilecektir.
Bu kapsamda borcun yerine getirilmesinin tamamen imkânsız hâle gelmesi durumunda, borçlu borcundan tamamen kurtulur. Kısmen imkânsız hâle gelmesi durumunda ise, borçlu borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak borcun ifasının imkânsız hâle gelmemesine rağmen taraflardan beklenmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olacağı kadar zorlaştığı durumlarda, borçlu mahkemeye başvurarak sözleşmeninTBK’nın 138. maddesi uyarınca yeni koşullara göre uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Bu hâlde de mücbir sebep yaratan durum ile sözleşmenin ifa edilememesi arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır.
COVID-19’un İfa İmkansızlığı Olarak Kabul Edilip Edilemeyeceği
Sözleşmesel yükümlülükler bakımından etki doğrulabilecek önlemlere örnekler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- 17 Mart 2020 tarihi itibarıyla İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeler ile; gece kulüpleri, bar, pavyon, diskotek, tiyatro, sinema, gösteri merkezi, konser salonu, nişan/düğün salonu, çalgılı/müzikli lokanta/kafe, gazino, birahane, taverna, kahvehane, kıraathane, kafeterya, kır bahçesi, nargile salonu, nargile kafe, internet salonu, internet kafe, her türlü oyun salonları, her türlü kapalı çocuk oyun alanları (AVM ve lokanta içindekiler dahil), çay bahçesi, dernek lokalleri, lunapark, yüzme havuzu, hamam, sauna, kaplıca, masaj salonu, SPA ve spor merkezleri faaliyetleri geçici süreliğine durdurulmuştur.
- 18 Mart 2020 tarihli ve 31072 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İhracı Kayda Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile etil alkol, kolonya, dezenfektan, hidrojen peroksit ve tıbbi maske yapımında kullanılan yalnız meltblown kumaş, İhracı Kayda Bağlı Mallar Listesi’ne eklenmiştir.
- 19 Mart 2020 tarihinde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından yayımlanan duyuru ile, ürün tanıtım temsilcilerinin eczaneler dâhil olmak üzere tüm sağlık kurum/kuruluşlarında hekimlere, diş hekimlerine ve eczacılara yönelik ziyaret gerçekleştirilerek ürün tanıtımı yapmalarına ilişkin faaliyetlerin yapılacak ikinci bir bilgilendirmeye kadar durdurulmasına karar verilmiştir.
- 20 Mart 2020 tarihli ve 31074 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2020/3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile ulusal ve uluslararası düzeyde açık veya kapalı alanlarda düzenlenecek her türlü bilimsel, kültürel, sanatsal ve benzeri toplantıların veya aktivitelerin Nisan ayı sonuna kadar ertelenmesine karar verilmiştir.
- 26 Mart 2020 tarihli ve 31080 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında 1 Mart 2020 tarihinden 30 Haziran 2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenememesinin kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmayacağı düzenlenmiştir.
Ancak belirtmek gerekir ki, yalnızca COVID-19 salgınının varlığı tüm sözleşmeler açısından ifa imkansızlığının mevcut olması sonucunu doğurmayacaktır. Her bir somut olayda ifanın imkânsız hâle gelip gelmediği ve mücbir sebep ile sözleşmeden doğan borcun yerine getirilmesini imkânsız kılan olay arasında uygun bir illiyet bağı aranacaktır.
Aşırı İfa Güçlüğü
Kimi durumlarda ise, mücbir sebep nedeniyle borcun ifası imkânsız hâle gelmemekle birlikte, taraflardan beklenmesi dürüstlük kurallarına aykırı olacak kadar zorlaşabilir. Bu hâlde borçlular, TBK’nın 138. maddesinde düzenlenen aşırı ifa güçlüğü hükümlerinden yararlanabilirler. Aşırı ifa güçlüğünün uygulama alanı bulabilmesi için, şu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekir:
- Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olmalıdır.
- Bu durum borçludan kaynaklanmamış olmalıdır.
- Bu durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalıdır.
- Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.
Maddeye göre, uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir. Uygulamada genellikle sözleşmenin para borcuna ilişkin hükümlerinin olağanüstü olay sona erene kadar uyarlanması talep edilmektedir.
Sonuç olarak; COVID-19 salgını nedeniyle, yukarıda bahsi geçen hükümlerin uygulanması, her bir sözleşme özelinde sözleşmenin ifa edileceği yer bakımından sözleşmenin ifasını etkileyecek düzeyde kısıtlama önlemleri alınıp alınmadığına bağlı olarak değerlendirilecektir.